18 Şubat 2021 tarihli haberde, eski Tokyo Olimpiyatları Organizasyon Komitesi Başkanı Yoşiro Mori’nin cinsiyet ayrımcılığı yaptığı için istifasının ardından onun yerine Seiko Haşimoto’nun atandığı belirtilmekte. Kadınlar hakkında sarf ettiği rencide edici sözler nedeniyle görevden alınan Mori’nin yerine atanan Haşimoto’nun bu atamanın çeşitli tepkilere neden olduğu ifade edilmekte. Bazı kadın hakları savunucuları, Haşimoto’nun da eski bir olimpik sporcu olmasına rağmen Mori ile politik bağları sebebiyle kadın-erkek eşitliğini sağlama konusunda yetersiz kalabileceğini düşünmekteler. Ancak Haşimoto, yeni görevinde öncelikli olarak koronavirüs salgınına karşı önlemler alarak Tokyo Olimpiyatları’nı güvenli hale getirmeyi amaçladığını belirtmiştir.
Seiko Haşimoto’nun geçmişi, hem sporcu kimliği hem de politik kariyeri ile dikkat çekmektedir. Mori’nin yakın çalışma arkadaşı olması sebebiyle, Haşimoto’nun da onun siyasi etkisi altında olabileceği endişeleri dile getirilmektedir. Ancak Haşimoto, kadın hakları konusunda yaptığı çalışmalarla tanınmaktadır. Kadınların soyadlarını koruyabilmesine, doğum kontrol haplarının kolaylıkla temin edilmesine ve cinsel saldırı mağdurlarına destek hizmetlerinin artırılmasına yönelik adımlar atan Haşimoto, aynı zamanda doğum yaparak doğum izni kullanan ender politikacılardan biri olarak bilinmektedir.
Haşimoto’nun atanmasıyla birlikte Japonya’daki erkek egemen siyaset anlayışına karşı tepkiler artmaktadır. Eski kuşak politikacıların ülkenin geleceğine dair söz sahibi olmaları ve kadınların siyasi arenada gereken yeri alamamaları eleştirilmektedir. Ancak Haşimoto’nun ataması, Japonya’nın cinsiyet eşitliği konusunda daha ileri adımlar atması gerektiği yönünde bir umut da oluşturmaktadır.
Tokyo Olimpiyatları’na sadece beş ay kala gerçekleşen bu başkanlık değişimi, hem Japon hükümeti hem de Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından desteklenmektedir. Haşimoto’nun yeni görevinde başarılı olması ve cinsiyet eşitliği konusunda önemli adımlar atması beklenmektedir. Öte yandan, eski başkan Mori’nin ayrılması ve yerine bir kadının atanması, Japonya’daki siyasi yapının değişmekte olduğuna dair bir işaret olarak da yorumlanmaktadır. Bu atama, Japonya’da kadınların siyasette daha fazla temsil edilmesi ve erkek egemen yapının kırılması yolunda bir adım olarak görülmektedir.
