Koronavirüs salgını, tüm dünyayı tehdit eden bir krize dönüştürerek evlerimizi güvenli alanlar haline getirdi. Kentler, geçmişte salgınlara karşı önemli değişiklikler yaşadı ve şimdi, gelecekte nasıl tasarlanacağı konusunda bir döneme giriyoruz. Şehirlerin salgına dayanıklı olabilmesi için sağlık hizmetlerine erişimi artıracak, kamusal alanda hijyen standartlarını yükseltecek ve yayalara ayrılan alanları genişletecek şekilde planlanması gerekiyor.
Çin ve ABD’de salgın hastalığın en yoğun hissedildiği yerlerde, alınan önlemler ve kamusal alanların kullanımı konusundaki değişimler, geleceğin salgına dayanıklı kentleri için ipuçları veriyor. Örneğin çeşitli kentlerdeki sokaklar motorlu araçlara kapatılırken, daha geniş yeşil alanlar oluşturulması sağlık için önemli bir adım olarak öne çıkıyor.
Kentlerde artan nüfus yoğunluğu, bulaşıcı hastalıkların yayılmasında önemli bir faktör olabilir. Bu nedenle, kent tasarımında, ulaşım ve egzersiz için ayrılan alanların artırılması önem taşıyor. Kentlerin salgınlara dayanıklı hale gelmesi için ayrıca gıda güvenliği ve yerelleşme konularına da odaklanmak gerekiyor. Örneğin, şehir tarımı uygulamaları ile gıda ihtiyacının daha yerel kaynaklardan karşılanması sağlanabilir.
Salgınlara dayanıklı kentler için tasarımda veri haritalandırmasının ve kanalizasyonlara yerleştirilecek cihazlar ile takip sisteminin önemi vurgulanıyor. Salgınlara hazır bir kent, farklı yönlerden gelebilecek tehlikelere karşı yerel ve kendine yeterli olmalı. Covid-19 salgını, kentlerin ve binaların tasarımında önemli değişikliklere yol açarak, geleceğin salgına dayanıklı kentlerine dair yol haritasını belirliyor.
