İstanbul Üniversitesi, tarihindeki kapılarını ilk defa halka açarak, kampüsü ziyaretçilere ve öğrencilere açtı. Kendine özgü tarihi kapılarıyla ünlü olan Beyazıt Kampüsü, artık herkesin ziyaretine açık. Rektör Osman Bülent Zülfikar, üniversitenin kapılarının herkese açık olması gerektiği fikrini savunarak, bu tarihi adımın atılmasını sağladı. Bu gelişmenin ardından kampüs ziyaretçi akınına uğradı.
Geçtiğimiz hafta İstanbul Üniversitesi’ne bir etkinlik için gelenler, kapılardaki parmaklık engellerinin kaldırıldığını görünce şaşırdılar. Rektör Zülfikar, öğrencilerin ve ziyaretçilerin kampüse rahatça girebilmesi için bu adımı attıklarını belirtti. Üniversitenin tarihi binası, öğrenci odaları ve diğer mekanları ziyaretçilere açık olacak şekilde düzenlendi.
Ziyaretçilerin güvenliği için belirlenen kurallar dahilinde, hafta içi saat 13:00-16:00 arasında randevu alarak kampüse giriş yapabilecekler. Güvenlik kontrollerinin ardından ziyaretçilere özel kartlar verilerek mekanlara alınacaklar. Ancak rektörlük binası ve bazı özel alanlar ziyaretçilere kapalı olacak. Ayrıca resmi tatiller ve sınav günleri kampüs ziyaretine kapalı olacak.
İstanbul Üniversitesi, Türkiye’deki ilk üniversite olma özelliğinin yanı sıra, halka açık bir üniversite formuna geçerek öncü bir adım attı. Bu kararla birlikte, geçmişte halkın üniversite ile olan ilişkisini de anımsatmış oldu. Eski adıyla Darülfünun olan üniversitenin açıldığı ilk derslerin halka açık olması, şimdi yeniden canlandırılan bir geleneği hatırlatıyor.
İstanbul Üniversitesi’nin kapılarının halka açılmasının yanı sıra, Beyazıt Yangın Kulesi ve diğer müzeler de artık ziyaretçilere açık olacak. Haftanın belirli günlerinde kayıt yaptıran ziyaretçiler, rehber eşliğinde bu mekanları gezebilecekler. Bu uygulama, diğer ülkelerde (örneğin Amerika’daki University of Oxford gibi) yaygın olan bir uygulamadır.
İstanbul Üniversitesi’nin halka açık kampüsü, öğrenci ve ziyaretçiler arasındaki bağı güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Rektör Zülfikar, üniversitenin ziyaretçilere kapılarını açarak, geçmişteki geleneği ve halkla ilişkiyi canlandırmayı hedefliyor. Bu adım, üniversitenin tarihinde ve geleceğinde önemli bir dönüm noktası olabilir.
