Ayrılmış trans yeğenini bulma arayışı, duygusal bir İstanbul yolculuğuna dönüşüyor – The Guardian

Levan Akin’in yönettiği bu akıllı filmde, üç harika performans bizi bir Gürcü kadın ve genç yardımcısının büyük şehre doğru yolculuğuna götürüyor. Mzia Arabuli’nin canlandırdığı Lia, emekli, bekar bir tarih öğretmenidir ve kendisi için ve diğerleri için yüksek standartlara sahip bir kişidir. Lia, kayıp yeğeni olan trans bir kadın olan Tekla’yı bulmak için bir misyonda, Tekla Türkiye’ye geçmiş ve şimdi İstanbul’da olabilir; Lia, Tekla’nın ölmekte olan annesine Tekla’yı bulup eve getireceğine söz vermiştir. Lia, eski öğrencilerinden birinin tembel küçük erkek kardeşinden Tekla’nın adresine dair bir ipucu alır; bu da Achi (Lucas Kankava), genç Keith Moon’a benzeyen komik, aptal bir adamdır. Achi, Lia’ya bu heyecan dolu seyahatte kendisiyle gelmesine izin vermesini yalvarır ve bu gerilim dolu, garip çift sonunda İstanbul’a ulaşır. Akin, onların hikayelerini iki genç sokak çocuğu ve aynı zamanda seks işlerinde yer alan ancak LGBTQ+ toplum merkezinde gönüllü çalışan trans bir kadın olan Deniz Dumanli’nin hikayesiyle de buluşturur. Tabii ki, Akin bize bu kadının aslında Lia’nın aradığı kişi olup olmadığını veya bunu nasıl düşünmemiz gerektiği konusunda bir hayal etmemize izin verir. Arabuli, Kankava ve Dumanli’den üç harika performans var: çok iyi oyuncular, çok iyi yönetilmiş, yaş ve tutum açısından birbirlerinden çok farklı üç kişiliği tanımlayarak ama zorlama hissettirmeyen bir şekilde bir araya getiriyorlar. Filmi bize neden -sonuçta bir çocuk değil, belirli bir sıkıntıda olmayan bir yetişkin olan Tekla’yı- bulmak için Lia’nın neden ihtiyaç duyduğu sorusuyla bırakır. Acıyan cevap belki de belki de affedilmesi gereken kişinin belki de bulunması gereken kişi Lia olabilir. Film, 19 Temmuz’dan itibaren İngiltere ve İrlanda sinemalarında ve 30 Ağustos’tan itibaren Mubi’de izleyiciyle buluşacak.